Sözlükte güzel ve etkili söz söyleme anlamına gelen belâğat kelimesinin ıstılah anlamı sözün fasih (açık ve anlaşılır) olmakla birlikte, yerinde ve kişinin anlayış düzeyine göre söylenmesi anlamına gelir. Belâğat ilmi, meânî, beyan ve bedî olmak üzere üç bölümden oluşur. Belâğat ilminin önem görmesi, diğer ilimlerden farklı olarak sanat ve estetik zevki ile bağlantılıdır. Sayfalar dolusu cümlelerle verilmek istenen ve muhatabında hedeflenen karşılığı bulamayan bir mesajın bazen iki mısralık bir beyitle daha tesirli bir şekilde karşılık bulması mümkündür. Mesele, insanların bu beyitleri anlayabilecek ve tepki verebilecek melekelerinin duyarlılığı ile alakalıdır. Yani kişide sanatsal ve estetik zevkin bulunması gerekir. Nasıl ki bir kara parçasına yağan yağmur sayesinde bir bölgedeki toprak dirilip yerden türlü türlü bitkiler çıkarken aynı yağmurla bir başka bölgede bir diken dahi vücuda gelmiyorsa, bir insanın tüylerini diken diken eden bir şiir beyitinin bir başka insanda en ufak bir tesirinin olmaması kişide sanatsal zevkin olmaması ile açıklanabilir. Bazı çevreler tarafından belâğat ilminin öğrenilmesi çok zor ve gereksiz bir ilim olarak takdim edilmesi de bu ilmin hak ettiği değeri görmemesinin sebepleri arasındadır. Meşhur dil alimi Ebû Hilâl el-Askerî, Kitabu’s-Sınâateyn isimli eserinin mukaddimesinde Marifetullah (Allahı tanıma)’dan sonra öğrenilmeye en layık ilmin belâğat ve fesahat olduğunu beyan etmiştir. İslâm öncesi dönemde Araplar tarafından şiire ve edebiyata verilen önemin İslâmiyet ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’i ve hadisleri anlamaya doğru yönelmesi belâğat ilminin sürekli canlı ve revaçta olmasını sağlamıştır. Kur’ân-ı Kerîm, İslâm dininin kutsal kitabı olmasının yanı sıra, içerisinde muhteşem belâğat örnekleri bulunan bir kitaptır. Eğer insanlar teşbih, mecaz, istiare gibi edebî sanatlardan birçok örneği ihtiva eden Kur’ân-ı Kerîm’i gerçek manasıyla idrak etme yoluna gitselerdi kendilerini belâğat ilmini öğrenmek zorunda hissederlerdi. Zamanla insanların dinden ve Kur’ân-ı Kerîm’den uzaklaşmaları belâğattan uzaklaşmayı da beraberinde getirmiştir. Günümüzde insanların beklentileri farklılaşmış, manevî değerlerden ziyade maddî kaygılar daha ön plâna çıkar hâle gelmiştir. Ecdadımızın bazen şairin bir güzel beyitini bir kese altın ile ödüllendirdiği dönemlerden televizyon ve internet kültürünün hâkim olduğu, popüler kültürün tesiri altında yetişen ve değer yargıları tamamen kişisel çıkarlar üzerine kurulu bir nesle okuduğu bir şiir artık zevk vermemeye başlamış, netice itibariyle belâğat ilmi de günden güne kültürel mirasına iyice yabancılaşan insanlar tarafından bir kenara terk edilmiştir.