24 Ağustos 2020 Pazartesi

 

Belega kökünden, ‘ulaştı, nihâyete erdi vb. anlamlara gelen ve Cevdet Paşa tarafından “Sözün fasîh olmak şartıyla muktezâ-yı hâle mutabık olmasıdır.” şeklinde tanımlanan belagat, belki de baştaki kök anlamına istinaden, arabi ilimler bir sınıflandırmaya tabi tutulursa bir zirveyi ifade etmektedir. Bu zirveye ulaşabilmek için çeşitli mesafelerin kat edilmesi gerekmektedir. Belagatin yeterince ilgi görebilmesi için öncelikle Arapça’da temel bilgiler ve altyapı diyebileceğimiz Sarf ile Nahiv ilimlerinde çok iyi konuma gelmemiz gerekmektedir. Bunun üzerine bina edilecek bir muhtevada olduğundan belagat daha hususi bir önem gerektirmektedir. Sayılan bu hususlar klasik usuldeki tedrisatta karşılandığından gereken ihtimamı görüyordu ve öğreniliyordu. Modern eğitimde metot ve zaman açısından bunlar tam olarak karşılanamadığı için çoğu zaman belagat eğitimi için başlanan yolda, sarf ve nahiv öğretilmişse başarı kabul edilir olmaya başlamıştır. Bundan dolayı belagat temel İslam bilimleri içinde sadece Arap dili alanında çalışanlar tarafından çalışılmakta, diğer temel İslam bilimleri alanlarında ise konular özel olarak belagate temas etmiyorsa çalışılmamaktadır. Klasik İslam literatürünün anlaşılması için zaruri olan bu ilmin, gereken ihtimamı görmesi için gereken altyapı hazırlanmalı, sarf ve nahiv ilimleri muhkem bir şekilde öğretilmelidir. Müfredat programlarında yeterince yer verilmelidir. Bu yapılırken başka dersleri azaltıp buna saha açılması şeklinde olmamalıdır. Ancak bu husus modern eğitim kurumlarında hafta sayısı hesabıyla yapılan ders sistemlerinde gerçekleştirilmesi zor bir durumdur.