3.1. Sekkâki ve HayatıEbu Yakup Yusuf bin Ebubekir bin Muhammed bin Ali Siracüd-din. (555/1160) tarihinde Hârimz’de dünyaya gelmiş, (626/1229) tarihin-de Birecik’te vefat etmiştir.73 Otuz yaşına kadar babasının yanında demir atölyesinde çalışmış, bu meslekle iştigal ettiği için kendisine demirci ma-nasına gelen Sekkâkî lakabı verilmiş ve ilmi çevrelerde bu isimle anılmış-tır. Sekkâkî, otuz yaşından sonra ilme merak salmış ve güçlü bir iştiyakla tahsil hayatına başlamıştır. Bu okumaların sonrasında, Felsefe, Mantık, Fı-kıh Usulu, Lugat ve Belagat ilimlerinde zirveye ulaşmıştır.74 Sekkâkî’nin il-me başlamasına vesile olan şu anekdot nakledilmektedir; Yusuf Sekkâkî, bir arpa tanesi ağırlığındaki demirden bir mürekkep hokkası yapacağını söy-ler. Demirci arkadaşları, bunun mümkün olamayacağını söylerler. Sekkâkî söylediğini gerçekleştirince, şöhreti etrafa yayılır. Emir Harzemşah, onu sa-raya davet eder. Gösterdiği başarıdan dolayı onu tebrik eder, iltifatlar yağ-dırır. Bu sırada içeriye bir adam girer. Harzemşah ayağa kalkar ve hürmetle elini öperek şöyle der: “Âlimler, peygamberlerin varisleridir, onlar her tür-lü hürmete layıktırlar”. Yusuf Sekkâkî, bu âlimi dinledikçe kalbini ilim mu-habbeti sarar. Çevresine, bütün mesleki şöhretlerden vazgeçerek ilim oku-yacağını söyler. Fakat çevresindekiler buna inanmazlar. Emirin sarayından çıktıktan sonra bir medreseye giderek okumaya başlar. Farklı ilim dalların-da telifatları olmakla beraber, özellikle belagat ilminde kaide ve kural bağ-lamında belirleyici olmuş ve ortaya koyduğu görüşlerle Kur’ân’ın icazı ile il-gili ilimlerde son sözü söylemiştir.3. 2. Miftâhu’l- UlûmSekkâkî, “Miftâhu’l-Ulûm” adlı eseriyle Arap