18 Eylül 2020 Cuma

Padişâh-ı alem olmak

 

Dindar, mütevazî ve gururdan arî idi. Kuvvet ve kudretin, Allah’a mahsus olduğunu, kendisinin ise, zafer için bir vasıtadan ibaret bulunduğunu söylerdi. Nefs engelini aşamamanın korku ve endîşesi içinde yaşardı.

Yavuz’u, o korkunç Sîna çölünde bir arslan; Mısır’a girişte mütevazî, gözü yaşlı, şükreden bir mü’min; Üsküdar’da kendisini bir nefs muhasebesiyle yönlendiren ilahî ve derûnî lezzetlere müstağrak bir derviş olarak görüyoruz.

Hasan Can‘a şu mısraları okuyordu:

“Padişâh-ı alem olmak bir kuru kavga imiş;

Bir velîye bende olmak cümleden a’la imiş!..”