036.MEKTUP
MEVZUU:
a) Şeriatın, dine ve dünyaya ait saadetlerin tümüne tekeffül ettiğinin beyanı..
b) Tarikat ve hakikatin, şeriata hadim (şeriatın hizmetinde) oldukları. Ayrıca,
bu manalara uygun bazı şeyler..
***
NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu Hacı Meyan Muhammed
Lahorî'ye yazmıştır.
Allahü Teâlâ, bize ve size, Şeriat-ı Mustafavî'iyenin hakikati ile tahakkuk
etmeyi nasib eylesin. Onun sahibine, salât ü selâm ve tahiyyat..
Bu duaya:
— Âmin !.
Diyen kula Allah rahmet eylesin.
***
Bilmiş olasın ki,
Şeriat üç dilimden ibarettir: ilim, amel, ihlâs..
Anlatılan bu üç dilimin her biri, tek tek yerine getirilmedikçe, şeriatın
tahakkuku olmaz. Şeriat tahakkuk ettiği takdirde, Yüce Hakkın rızası da tahakkuk
etmiş olur. Yüce Hakkın rızası öyle bir iştir ki: Dünya ve âhirete ait
saadetlerin hepsinin üstündedir. Bu mana, şu Ayet-i kerime ile daha güzel
anlatıldı:
— «Allah'ın rızası en büyüktür.» (9/73)
Şeriat, dünyaya ve âhirete ait tüm saadetleri özünde toplamıştır; o manalarda
tekeffülü tamdır. Durum, böyle olunca, şeriatın dışında, ihtiyaç duyulacak bir
talep kalmaz.
***
Sofiyyenin imtiyaz ettiği tarikat ve hakikat; şeriatın üçüncü dilimi olarak
sayılan İhlasın tekmiline yardımcıdır.
Hakikat ve tarikat tahsilinden maksad, şeriatın tekmilidir; şeriatın dışında bir
başka şey için değildir.
Tarikat sülûkü esnasında sofiye zümresi için hâsıl olan haller, vecidler,
ilimler ve marifetler esas maksadlardan sayılmaz. Bunların hepsi; şeriat
çocuklarını terbiye eden vehim ve hayallerden ibarettir. Asıl gereken odur ki,
bütün bunlardan geçile; rıza makamına ulaşıla.. işbu rüü makamı: Sülûk ve cezbe
makamlarının nihayetidir.
Tarikat ve hakikat menzillerini aşıp geçmekten maksad; İhlasın tahsilinden gayrı
bir şey için değildir. Bu ihlâs rıza makamının husulünü gerektirir.
İhlâs devletine ve rıza makamına; ihlâsla tecelliyat-ı selâseden (galiba: Esma,
sıfat, zat tecellilerinden) ve ariflerin müşahede yerlerinden geçen zümrelerden
ancak binlerce kişiden bir kişi vâsıl olur.
Şu kusurlulardır ki, halleri ve vecidleri asıl maksadlar meyanında sayarlar;
müşahedeleri ve tecellileri de esas matlup işler arasında görürler. Böyle
olunca, hiç şüphe yok ki, vehmin ve hayalin zindanında kalırlar; bu itikad ile
de, şeriatın kemalâtından mahrum kalırlar. Bu manayı pek güzel anlatan bir
âyet-i kerime şöyledir:
— «Kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah ona dilediğini
seçer; yönelen kimseleri ona hidayet eder.» (42/13)
Evet..
İhlâs makamının husulü, rıza mertebesine vusul; bu halleri ve vecidleri dürtüp
geçmeye ve anlattığımız manada ilim ve marifette tahakkuka bağlanmıştır. Zira
onlar, asıl matlub şanında bir hazırlık ve esas gayenin mukaddimeleri (ön
adımları, başlangıcı) sayılır.
Üstte anlatılan mananın hakikati; bu tarikatta yirmi yıl meşgul olduktan sonra
Fakir'e, Habibbüllah'ın bereketi ile belli oldu. Ona ve âline salât selâm..
Şeriat müşahedesi olduğu gibi meydana çıktı. Bundan önce, her ne kadar haller ve
vecidlerle bir ilgim olmadıysa da; nazarımda şeriatın hakikati ile tahakkuktan
başka bir şey de yoktu. Hal böyle iken, işin hakikati tam on sene sonra açık bir
şekilde ortaya çıktı.
Allah'a hamd olsun. Hem pek çok ve pek temiz; içinde ve dışında bereketler
olsun..
***
Şeyh Meyan Cemal'in vefatı, tüm Müslümanlara hüzün sebebi oldu; gönülleri de
perişan oldu. Bağışlanmış olsun.
Fakir'in namına müteveffanın çocuklarına taziyelerimi bildirmeniz, Fatiha
okumanız temennidir.
Vesselam..