İlimde, fende çok ileri olan milletlere, fen vasıtalarını ne yolda kullandıklarını incelemeden, medenî demek büyük gaflettir.
Bugün insanın bütün gençlik hayatına
mâl olan bilgiler, Allahü teâlânın emirlerine uyarak kullanılırsa,
faydalı olur ve dünya ve ahiretin kazanılmasına sebep olur. Medeniyet
demek, yalnız ilim ve fen demek değildir. İlim ve fen, medeniyet için,
ancak bir âlet, bir vasıtadır. İlimde, fende çok ileri olan milletlere,
fen vasıtalarını ne yolda kullandıklarını incelemeden, medenî demek
büyük gaflettir. Pek yanlıştır. Fabrikaların, motorlu vasıtaların, gemi,
tayyare, atom cihazlarının çok olması, gözleri kamaştıran yeni
buluşların artması, medeniyeti göstermez. Bunları medeniyet sanmak, her
silahlıyı gazi, mücahit sanmaya benzer. Evet, mücahit olmak için en yeni
harp vasıtalarına malik olmak lazımdır. Fakat, bunlara malik olan,
eşkıyalık da yapabilir.
Medeniyet, tamir-i bilad ve
terfîh-i ibaddır. Yani, beldeleri, memleketleri imar etmek ve bütün
insanları, ruh, düşünce ve beden bakımlarından rahat yaşatmaktır. Bu
iki gayeye ulaşmak, ancak ve yalnız Allahü teâlânın emirlerine ve
yasaklarına uymakla olur. İslamiyet’ten ayrıldıkça medeniyet geriler.
İşte öğrenilen bilgiler, bütün fen vasıtaları, fabrikalar, ağır sanayi,
memleketleri imar için, insanları rahat ettirmek için kullanılırsa,
faydalı olur, sevap olur. Memleketleri tahrip, insanların hürriyetini
ellerinden almak, köle yapmak için kullanılırsa, faydasız olur, günah
olur. Bunların faydalı olması, medeniyete hizmet etmesi ancak ve yalnız
İslam dînine uygun kullanmakla olur.
Avrupa, Amerika, asırlardan beri,
İslam ahlâkını, İslam hukukunu inceliyor. İslâm dîninin emirlerini,
yasaklarını alıp, kendilerine mal ediyor. Onların bugünkü ilerlemesi,
kanunlarında bile yer verdikleri, İslamî kıymetler ve esaslar sâyesinde
olduğu açıkça görülmektedir. Demek ki, bir milleti, bir gemiye
benzetirsek, İslam ahkâmı, yani Allahü teâlânın emirleri ve yasakları,
bu geminin güverte ve kaptan teşkilâtıdır. Bütün ilimler, fen bilgileri,
endüstri kolları, ağır sanayi de bu geminin, çarkçı, makinist kısmı
demektir. Gemide kaptan da, makinist de lazımdır. Biri bulunmazsa, gemi
işe yaramaz, helâk olur.
O hâlde, dedelerimizin “rahmetullahi
teâlâ aleyhim ecmaîn” dünya çapındaki başarılarını, üstünlüklerini, yine
elde etmek için, İslam bilgilerinin her iki kısmını, yani hem dinimizi
iyi öğrenmemiz ve ona sarılmamız, hem de ulûm-i akliyyeyi yani Fen
bilgilerini, asrımızın bütün teknik buluşlarını öğrenmeye ve en iyi
şekilde yapmaya çalışıp, bunları Allahu tealanın rızasına uygun olarak
kullanmamız lazımdır. Bunu başarınca, maddî, manevî olgunlaşacak, bütün
milletlere örnek olacak, bütün dünyaca sevilerek, hâkim ve hâmî
seçileceğiz.
Hadis-i şerifte, (El Cennetü tahte zılâlissüyûf) buyuruldu. Yani (İslamiyet, gayrimüslimlerdeki silâhların hepsini yapmakla ve bunları iyi kullanmak ile sağlam kalır.) Bunun
için, fen bilgilerine çok çalışmamız, atom bombası, roket, radar, füze
yapmamız lazımdır. Bindörtyüz bu kadar sene evvel, bugünün kurtuluş
yolunu, bu hadis-i şerif, bizlere göstermiştir. Onun için Müslüman
vaktini çok iyi değerlendirmeli, faydasız boş şeylerle meşgul
olmamalı...